besin alerjisi

Sizin için besin olan başkası için zehir olabilir

Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel tarafından hazırlanan ve CNN Türk’te yayınlanan, “Besin Alerjisi” ile ilgili yazıyı aşağıda görebilirsiniz. (Haber: Esra Öz)

Besin alerjisi olan insanlar için masum görünen bazı besinler tehlike oluşturabiliyor. Özelikle dışarıda yenen, içeriğinin tamamı bilinemeyen yemekler bu kişilerde ciddi rahatsızlıklar oluşturuyor.

Yemek yemekten keyif almayan insan olabilir mi, hele de acıktığımızda? Oysa besin alerjisi olanlar yemeğin hemen öncesinde büyük stres yaşıyorlar. Çünkü o yemeğin içinde kendilerinin alerjik olduğu besinin bulunup bulunmadığından emin olmak ihtiyacı duyuyorlar. Hata yaptıklarında o ortamı şiş bir yüz, nefes darlığı ya da bazen ambulans ile terk etmek durumunda kalacaklarını biliyorlar. Yani besin alerjisi olan birisi için zehir etkisi göstererek hayatını tehdit edebilir.

Ne önlem alınırsa alınsın besin alerjisi olan bir kişinin ortalama iki yılda bir başına böyle bir durum gelebiliyor, özellikle de ev dışı bir ortamda yemek yeme durumunda kalan hastalarda. Her gün daha fantastik, farklı tat ve lezzetle yemekler üretilmesi hiç aklımıza gelmeyen besinlerin bir araya gelmesine neden oluyor ve bu durum besin alerjili kişileri giderek artan bir risk altına sokuyor. Çözüm ise alerji yapma riski yüksek olan besinlerin mutlaka etiketlerde ve menülerde belirtilmiş olması. Besin alerjileri hakkında Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Şekerel ile görüştüm.

Besin alerjisinin insanların yüzde 1-5’ini etkilediğini, ama en fazla etkilenen yaş grubunun çocuklar olduğunu belirten Şekerel, besin alerjilerinin görülme sıklığının son 10 yılda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir artış gösterdiğini ve bu artışın nedeninin tam açıklanabilmiş olmadığını söyledi.

Endüstrileşmenin, modern yaşam biçimlerinin ve doğal yaşamdan uzaklaşmanın rolü olabileceğinin tartışıldığına dikkat çeken Şekerel, besin alerjilerine yönelik en iyi haberin ise bebeklik döneminde gelişen besin alerjilerinin önemli bir kısmının yaş ilerledikçe ortadan kalkıyor olduğunu söyledi.

Besin alerjili kişilerin bağışıklık sistemi, o besini tehlikeli bir düşman olarak algıladığı için, o besini ortadan kaldırmak için şiddetli ve abartılı tepkiler verdiğini kaydeden Şekerel, “Tabii bu tepkilerde vücudumuzda rahatsızlık oluşturuyor. Alerji varlığında reaksiyonlar, besin alımından dakikalar, saatler içinde ortaya çıkabileceği gibi günler içinde de ortaya çıkabiliyor. Genelde besinlere bağlı alerjik reaksiyonlar yaşam konforunda ciddi bozulmadan, yaşamı tehdit edebilen boyuta kadar değişebiliyor ve o hastaların yakınmalarını gidermek için tek çare o besinin hasta diyetinden mutlak surette çıkarılması gerekiyor” dedi.

ABD’de yer fıstığı, ülkemizde fındık ve ceviz

Hemen her besinin alerjiye neden olabileceğini ancak, alerjik besin reaksiyonlarının çoğunluğundan sadece belirli bazı besinlerin sorumlu olduğunu söyleyen Şekerel, şu bilgileri verdi: “Bunlar süt, yumurta, buğday, soya, kuruyemişlerden özellikle fıstık, fındık, ceviz, kaju, badem, ay çekirdeği gibi, susam, mercimek, kivi, balık ve kabuklu deniz hayvanlarıdır. Bunlar tüm dünyada en sık alerjiye neden olan besinler ise de ülkelerin ve yörelerin beslenme alışkanlıklarına göre görülme sıklıklarında farklılıklar oluyor. Örneğin ABD ve İngiltere’de en sık alerjiye neden olan kuruyemiş yer fıstığı iken, ülkemizde fındık ve cevizdir.”

Farklı hastalıkları taklit edebiliyor

Besin alerjilerinin çok farklı yakınmalara neden olduğunu ve birçok başka hastalığı taklit edebildiğine dikkat çeken Şekerel, o yüzden akla gelmediğinde hastanın başka tanılar ve gereksiz tedaviler alabileceğini söyledi. Besin alerjisi durumunda en sık etkilenen sistemlerin deri ve sindirim sistemi olduğunu kaydeden Şekerel, “Ciltte döküntü, kaşıntı, kızarık, egzama; sindirim siteminde ishal, kusma, gaz; solunum siteminde nezle, öksürük, hırıltı, nefes darlığı; dolaşım sisteminde tansiyon düşmesi ve taşikardi gibi belirtiler görülebiliyor. Teşhiste alerji testlerinden yararlanılsa da altın yöntem hastanın o besinden mutlaka kaçınması ve karşılaşmasına verdiği tepkilerin ölçülmesine dayanıyor” şeklinde konuştu.

Kanıtlanmış bir tedavisi yok

Besin alerjilerinin kanıtlanmış bir tedavisi olmadığını belirten Şekerel, “Hastanın alerjik olduğu besinden kaçınması, reaksiyonları önlemenin tek yoludur. Çok az miktarda alımlarda bile şiddetli reaksiyon gösterebileceğinden tam eliminasyon yani mutlak kaçınma uygulanması gerekir. Alerjik olunan besinin tüketimine olanak tanıyan herhangi bir ilaç da mevcut değil. Hastanın, ailesi ve sosyal çevresi besin alerjisi hakkında bilgilendirilmeli, hatta eğitilmeli. Hazır gıdalar alerjik olunan besini içerebileceğinden, hazır gıdaların etiketleri tüketilmeden hemen önce büyük bir dikkatle okunmalı. Besin alerjisi olan bir çocuk da, hastanın tüm yakın çevresi de durumdan haberdar edilmeli ve aile gerektiğinde uygulamak üzere acil tedavi hakkında bilgilendirilmeli. Mesela, restoranda olduğu gibi ev dışında bir yemek yenecekse gıdayı hazırlayan kişiden ayrıntılı bilgi alınmalı. İnek sütü ya da buğday alerjisi olan bir bebekte, temel bir besin ögesi diyetten çıkarılması gerekiyor ise, beslenme bozukluğu gelişimini önlenmek için diyet yeniden planlanmalı. Hastanın, hekimin yanında diyetisyenin de yakın izlemi gerekir” diye konuştu.

Riskli bebeklerde alerjik besinlere çok gecikmeden başlanmalı

Son yıllarda bilim adamlarının besin alerjisinin gelişimini engellemeye yönelik çabalarının devam ettiğini dile getiren Şekerel, şunları söyledi: “Uzun yıllar, Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerileri doğrultusunda, “yaşamın erken döneminde alerjik besinlerin bebeğe tükettirilmemesi” şeklinde bir yaklaşım uygulanmıştı. Ancak son araştırmalar, bu yaklaşımın tolerans gelişimine engel olarak besin alerjilerinde artışa neden olduğunu gösterdi. O yüzden “riskli bebeklerde alerjik besinlere çok gecikmeden başlanması” şeklinde bir eğilim oluştu. Bu sebeple gereksiz yapılan diyetlerin ve kaçınmaların risksiz olmadığının hatırlanması gerekiyor.”