Ağlamanın Anlamı

Bu yazıda ağlamanın hem yetişkin hem de çocuk için anlamlarına kısa ve alçakgönüllü bir bakış yapılmakta ve basit hatırlatmalar üzerinden bazı ipuçları paylaşılmaktadır. Bu yazıdaki bilgiler Dr.Bülent Şekerel’in çeşitli derlemelerden edindiği kısa notlara dayanmaktadır.

Yazının ilk bölümü “yetişkin ve ağlamak” ilişkisine, ikinci bölümü ise bir “ağlayan bir çocuğa yaklaşıma” odaklanmıştır.

Yetişkin için ağlamanın anlamını en güzel özetleyen sözlerden biri şüphesiz Charles Dickens’ın  “Gözyaşlarımızdan hiçbir zaman utanmamalıyız” sözüdür. Bir yetişkin olarak çoğumuz ağlamanın bizi güçsüz kıldığını veya yaşamla/duygularla başa edemez kıldığını düşünür. Oysa ağlama genelde kişinin yaşadığı duygusal karmaşanın bir sonucu gelişir ve ağlama eylemi o karmaşanın sakinleşmesine yardımcı olabilir. Kişiyi rahatlatır, daha sağlıklı düşünmeye ve içsel hesaplaşmaya yapmasına yardımcı olabilir. Acı, keder, kayıp, çaresizlik, tasa, kaygı, sinir, heyecan, suçluluk ve hatta sevinç gibi yoğun yaşanan birçok duygu gözyaşlarını belirmesine neden olabilir. Ağlama anı gerçekte insanın kendisi ile geçirdiği özel bir andır. İtiraf edemediklerini söyleme, geciktirdiği özrü dileme, sevgisini gösterme ve içinde genellikle çaresizlik barındıran, kelimelere dökemediği ve adlandıramadığı duyguları serbest bırakma anıdır. Her insan ağlama ihtiyacı duyar ve ağlamak sonuç itibarıyla rahatlatıcıdır.

Toplumsal önyargılar nedeniyle için bu çok özel ve gerekli olan bu eylemi sınırlandırarak, yasaklayarak, saklayarak, utanarak yaşıyor olunmamalıdır. Oysa duyguların bilincine varmamıza yardımcı olan bu eylem, kişiyi zihinden uzaklaştırıp fiziksel olarak rahatlatan bir çıkış yoludur. İçinde biriken ve bilinçaltındaki olumsuz duygulardan kurtulup özgürleşmek için gereklidir. Gülmek ne kadar güzelse ağlamak da o kadar yararlıdır. Yenilenmenin doğal bir halidir. Kişi ağlıyorsa “Duygularıyla doğrudan yüzleşiyor”, “Duygusal karmaşa ile hesaplaşmaktan kaçmıyor” demektir. Ağlamak, sorunlarla baş edilemediği anlamına gelmez; tam tersine, karşısına çıkan şeyden kaçılmadığı yüzleşildiği anlamı taşır. Shakespeare Kral VI. Henry isimli eserinde  “Ağlamak üzüntünün derinleşmesini önler” derken işte tam bu noktaya işaret etmektedir. Ayrıca ağlamak bir anlamda “Başkalarının hakkında ne düşüneceğini umursamadığımız” anlamı da taşır. Başka bir ifade ile kişinin duyguları göstermeye cesaret edebildiği anlamı taşır ki bu dengeli ve duygusal anlamda sağlıklı bir birey olmanın göstergelerinden biridir. Ağlamak bastırılmış duyguları boşaltmaya yardımcı olur. Duyguları bastırmak ilerde büyük bir patlama yaratmaya neden olabilir; kişinin ağlamak eylemi üzerinden hissettiklerini atmasına yardımcı olur, bastırılmış duyguları temizler. Nitekim Romalı şair Ovid  “Ağlamak rahatlatır, üzüntü gözyaşıyla akıp gider” derken Lemony Snicket ise “Bilin ki uzun bir ağlamanın ardından durumunuzda hiçbir değişiklik olmasa da kendinizi daha iyi hissedersiniz.” demiştir. Ve son olarak kişiyi ağlarken görenlerin kendilerini daha rahat ifade etmesine olanak tanıdığı kabul edilir. Başkalarının ne düşüneceğini umursamaktan kurtulmasına yardımcı olur. Buraya kadar özetlenen durumlar bir yetişkin için doğru ise de çocuklar için her zaman doğru olmayabilir.

Çocukluk çağında ağlamak yaşa ve duruma göre farklı anlamlar taşıyabilir. Genelde bebeklerin ağlama üzerinden ebeveynlerin dikkatini çektiklerini kabul edilir. Bebeklerin seslerini duyurmalarının tek yolu ağlamaktır. Onlar çevreleriyle ancak ağlayarak iletişim kurarlar. Ama ısrarlı ve inatçı ağlamanın altında bir rahatsızlık, hastalık belirtisi olabilir. Açlık, uykusuzluk, fiziksel ağrı, altının ıslak olması, üstünün değiştirilmemesi, ortamın çok soğuk veya sıcak olması, kucağa alınma isteği, gaz ve kulak sancısı gibi sebepler sık görülen nedenlerdir. Ağlayan bir bebekte fiziksel nedenler dışlandığında ona sarılmak  şeklinde fiziksel temasta bulunmak gerekir. Özellikle bebeğin göğsünün anne göğsü ile temasa getirilmesi nice ağrı kesicilerden daha etkilidir.  Bu bebeğe güvende olduğunu, ebeveyninin her zaman yanında olduğunu hissettirecektir. Tüm bunlara karşın inatçı ağlama varlığında öncelikle bir çocuk doktoru ile görüşmekte fayda vardır. Sağlık sorunları yoksa bu ağlama psikolojik de olabilir. Bebekler çeşitli stres faktörleri nedeniyle de ağlayabilirler. Örneğin anne-baba uyumsuzlukları, tartışmalar ya da şiddet gibi faktörler bebeklerde sebepsiz ağlamalara nedeni olabilir. Bu nedenle bebeklerde ve küçük çocuklarda görülen ağlama ve öfke nöbetleri hemen bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilmemelidir. Bebekler ve küçük çocuklar kendilerini ağlayarak ifade etmeye çalışırlar ve bu çocukların sakin ve sağlıklı kalabilmeleri için başvurdukları bir yöntem olduğu düşünülmelidir.

Dört yaşından sonra çocuklar yavaş yavaş kendilerini ifade etmeye başlarlar. Artık bu yaşlardan sonra ağlamanın sebepleri ve nitelikleri biraz farklılaşır. Eğer dört yaşından büyük bir çocukta inatçı ağlamalar varsa, üzerinde durulması gereken bir durum var demektir. Erken çocuklukta görülen ağlamaların en önemli sebepleri, çocuğun kendini güvensiz hissetmesi ya da bir isteğine kavuşma çabalarıdır. Tutarsız aile ilişkilerinde, huzursuz aile ortamlarında çocuk kendini güvensiz hisseder ve hemen her şeye ağlayarak tepki verir. Bu bir anlamda içinde biriken stresi boşaltma yoludur. Çocuk ağlama ile rahatlamaya ve sakinleşmeye çalışır.

Çocukların özgür yetişmeleri, özgüveni yüksek bir birey haline gelmeleri arzulanır. Ama bazen istemsiz de olsa çocuklara yanlış davranıldığı görülür. Her istediği yapılan ve sınırsız bir tolerans gösterilen çocuğun doyumsuz ve güvensiz bir ruh hali kendini ev içinde ve okulda disiplinsiz davranışlar olarak gösterebilir. Eğer çocuk istediklerini ağlayarak elde etme alışkanlığı kazanmış ise ebeveyn ve diğer aile büyüklerinin ortak bir irade ile bunu çözümlemesi gerekir. Çocuk ailedeki tutarsızlığı fark ederse isteği er geç yerine gelinceye kadar ağlayacaktır. Bunun için sabırlı ve istikrarlı bir şekilde çocuğun ağlama ile bir yere varamayacağının bir kaç kez öğretilmesi gerekebilir. Bu tutarlı ve istikrarlı tutum çocukta, isteklerinin yerine gelmesi konusunda daha makul bir yol izlemesine ve aile ile iletişime geçmesine yardımcı olacaktır. Çocuk ağladığında ona güven veren diyaloga açık bir tavır sergilemeli, “Canı acıyorsa ağlayabilirsin, yoksa benimle konuşmalısın” tarzı bir tutumun yararı olabilir. Yeterli güven duygusu hissettiğinde sıkıntısını dile getirecek ya da ağladığı için rahatlayıp günlük hayatına hiçbir problem yokmuş gibi devam edecektir