Alerji

Organizmamızın (vücudumuzun) hem dış (bakteri, virüs, parazit gibi) hem de iç (kanser gibi) düşmanlara karşı korunması bağışıklık sistemi denen bir sistem ile sağlanmaktadır. Bu sistem tepkilerini aralarında kompleks ilişkiler olan hücre ve moleküller aracılığı ile vermektedir. Bağışıklık sistemi organizmamız için zararlı olan bir etken ile karşılaştığında (mikroplar gibi) onlara karşı güçlü tepkiler oluşturur ve onları ortadan kaldırarak bize zararlı olmalarını engeller. Organizmamız, kendisi için zararlı olmayan yabancı bir etken ile karşılaştığında daha ölçülü tepkiler verir. Çünkü bağışıklık sisteminin verdiği güçlü tepkiler genelde vücudumuz için rahatsızlık verici niteliktedir. Bunlar vücut sıcaklığının yükselmesi ve kırgınlık gibi genel belirtiler veya tepkinin verildiği organa ait yakınmalar şeklinde kendini gösterir. Bu kapsamda alerji, vücudumuza solunum, mide-barsak veya deri teması ile giren bazı yabancı maddelere karşı gereğinden fazla aşırı tepkiler verilmesi olarak tanımlanabilir. Bir diğer ifadeyle, genel kanının aksine, alerji, bağışıklık sistemindeki bir yetersizlikten değil, aksine zararlı olmayan bir yabancı maddeye karşı verilen aşırı tepkiden ileri gelir.
Alerjik hastalıklar denildiğinde bir çok rahatsızlık anlaşılır. Bu rahatsızlıkların önemli bir kısmının oluşumunda genetik (ailevi) yatkınlık başlıca sorumludur. Nitekim; astım, alerjik nezle, alerjik egzema (atopik dermatit) ve besin alerjisi toplumda bazı ailelerde daha yoğun olarak gözükmesi bu nedenledir. Ancak özellikle tek yumurta ikizlerinden(genetik materyali aynı olan iki kişinin) birinde alerjik hastalık saptanırken diğerinde olmaması bilinen bir durumdur. Bu durum alerjik hastalıkların gelişmesinde yalnız genetik faktörlerin rolü olmadığının en büyük kanıtıdır. Nitekim son 20 yılda, özellikle batı ülkelerinde, alerjik hastalıkların iki kata varan oranlarda artmış olması, çevresel faktörlerinde rolü olduğunu düşündürmektedir. Ancak bugüne kadar çevremizdeki binlerce faktörden hangisinin veya hangilerinin buna neden olduğu henüz gösterilememiştir. Sigara, egzoz dumanı, hava kirliliği ve aşırı hijyenik ortamların alerjik hastalıkların artışından sorumlu olabileceğine yönelik önemli kanıtlara ulaşılmıştır.

Alerjik hastalıklara en sık neden olan alerjenler pollenler, ev tozu akarı ve hayvanlardır. Bunların yanısıra bazı küf mantarları, hamam böceği, kauçuk ve besinler de sık olarak alerjik rahatsızlıklara neden olurlar. Ülkemizde en sık rastlanan alerjiler pollen ve ev tozu akar alerjisidir. Akar ise ev tozu içinde yaşayan ve gözle görülemeyecek derecede küçük olan bir böcektir ve özellikle de tekstil ürünlerin üzerinde bulunur. Rutubetli ve ılıman iklim yaşaması için en uygun ortamı sağlar. Kuş tüyü ve yün yatak yorganlar en sık bulunduğu yerlerdir. Hayvanlardan ise en sık alerji yaptığı bilinen kedidir. Sık alerjik rahatsızlıklara neden olan besinler ise inek sütü, yumurta, fındık-fıstık-ceviz-badem gibi kuruyemişler ve kabuklu deniz ürünleridir.

Alerjik hastalıkların başta astım ve alerjik nezle olmak üzere hastanın yaşam kalitesini bozdukları ve günlük aktiviteler dahil olmak üzere önemli kısıtlamalara neden oldukları bilinir. Alerjik hastalıkları tamamen ortadan kaldıran (silen) tedaviler ne yazıkki mevcut değildir. Ancak bazı alerjilerin ve alerjik rahatsızlıkların zamanla kaybolacağı bilinir. Alerji uzmanları, alerjik bir hasta ile karşılaştıklarında once nedeni saptar, sonra neden olan alerjenden nasıl sakınılacağını öğretirler. Sakınma önlemleri hastalık belirtilerinin yinelemesini önemli oranda azaltmakla birlikte, her zaman ortadan kalkmasını sağlayamadıklarından çoğunlukla ek olarak ilaç tedavileri de kullanmak gerekir. Alerjenden sakınma ve ilaç tedavileri yeterince işe yaramadığında ise, alerji aşıları (immunoterapi) kullanılabilir. İmmünoterapi tedavisinde hastaya duyarlı olduğu alerjen giderek artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminin verdiği tepkilerin azaltılması amaçlanır. Bu tedavi biçimi genelde hastalık kontrolüni arttırsa bile kür edemez (ortadan kaldıramaz). İmmünoterapi yapılma kararı ve nasıl yapılacağı konu hakkında uzmanlık eğitimi almış alerjistler tarafından verilmelidir.

Uygun tedaviler çoğunlukla alerjik hastaların sağlıklı bir insanda olduğu gibi kaliteli bir yaşam sürmesine olanak tanır. Ancak ideal kontrolün sağlanmasının zaman alacağı ve hekim ile hasta arasında yakın bir işbirliğini gerektirdiği unutulmamalıdır.

Dikkat: Bu yazı Dr Bülent Şekerel tarafından hazırlanmış olup kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Dikkat: Burada çocukluk çağının bir alerjik hastalığı hakkında Dr.Bülent Şekerel tarafından size yardımcı olacağına inanılarak derlenmiş bazı bilgiler yer almaktadır. Bu nedenle bu bilgilerin, hekim olmayanlar tarafından tedavi amacıyla kullanılmamaları gerekir. Lütfen daha ayrıntılı bilgi için hekiminize başvurunuz.