Mevsim geçişlerinde hasta olmamak için nelere dikkat etmeliyiz?

Yaz mevsiminin sona ermesiyle birlikte, sonbahar önümüzdeki günlerde etkisini yavaş yavaş hissettirecek. Özellikle bu aylarda soğuk algınlığı gibi hastalıklara yakalanmamak için dikkat etmek gerekir. Peki, mevsim geçişlerinde hasta olmamak için nelere dikkat etmeliyiz?  Konuyu thmhaber.com olarak Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel ile görüştük. İşte Şekerel’in  açıklamaları:

Bağışıklık sistemine dikkat!

“Bağışıklık sistemimiz vücudumuzun korumakla görevlidir. Bağışıklık sistemimiz vücudumuzu tehdit edebilecek bir zararlı fark ettiğinde o tehdidi ortadan kaldırmak üzere tepkiler verir. Bu tepki anlarında bizler kırgınlık, halsizlik, ateş, iştahsızlık, keyifsizlik, kas ağrıları, güçsüzlük ve enerji eksikliği gibi belirtiler hissederiz.

Bağışıklık sitemimizin oldukça karmaşık bir yapısı vardır. Tepkileri içinde bulunduğu duruma, etkileştiklerine göre farklılaşır. Diğer bir deyişle bağışıklık sistemi tepkilerini her zaman aynı şekilde vermeyebilir. Kişinin içinde bulunduğu durum verilecek tepkinin şiddetini ve süresini belirler. Örneğin yüksek stres, hızlı büyüme, beslenme yetersizliği, aşırı yorgunluk, sigara ve alkol gibi olumsuz alışkanlıklar, ani mevsimsel değişiklik gibi durumlar bağışıklık sistemi yanıtlarını olumsuz etkilerken dengeli beslenen, yüksek strese maruz kalmayan, iyi dinlenen ve egzersiz yapan bir kişide bağışıklık sistemi tepkileri daha ölçülü ve uygundur.

Daha fazla soğuk algınlığı yaşayacağımız günler geliyor!

Sonbaharın gelmesi ile hava durumlarında ani değişiklikler yaşanacak ve bu da vücudumuzun düzeninde önemli değişikliklere yok açacak. Uyuma zamanımın, giyinmemiz, yemek yeme ve sıvı tüketme alışkanlıklarımız yeni mevsime göre yeniden şekillenecek. Ayrıca yazın bitmesi ile sayfiye yerlerinden kentlere geri dönüş başladı. Artık bizler birbirimiz ile iş yerleri, kreş ve okullar sayesinde daha fazla etkileşime gireceğiz. Yoğunlaşan iş ve okul hayatımız ile daha fazla stres ile karşı karşıya kalacağız. Soğuyan hava bir yandan toplu yerlerde bulunduğumuz zamanı arttırırken diğer yandan da virüs ve bakteriler için daha fazla üreyecekleri ortamları da hazırlıyor. İnsanlar arasında artan etkileşim hastalık bulaşmasını ne yazık ki kolaylaştıracak. Diğer bir deyişle daha fazla soğuk algınlığı yaşayacağımız günler geliyor.

Soğukta kalmak hastalığın temeli değildir!

Soğuk algınlığı kelimesi yapısı gereği ne yazık ki bazı yanlış anlaşılmaya yol açabiliyor. Sanki çocuk veya kişi soğukta korumasız bırakılmışta soğuk hava kişiyi hasta etmiş algısı/çağrışımı yapabiliyor. Oysa gerçek hiçte öyle değil. Soğuk algınlığı havanın soğuk olduğu dönemlerde ortamlarda daha fazla bulunan virüslerin ve dolayısı ile bu virüslere bağlı hastalıkların artığını söyleyen bir tanımlama. İnsanları hasta olmasına neden olan temel şey soğuk ortamda korumasız kalmış olmaları değildir. Kapalı ortamlarda birbirlerine kolaylıkla hastalık nedeni olan virüs bakterileri bulaştırmalarıdır.  Dolayısı ile virüs ve bakterilerden korunmak için öncelikle kapalı ortamların sık sık havalandırılması gerekiyor. Hasta insanlara mümkün olduğunca fazla yaklaşılmaması,  ortak kullanılan para, telefon, klavye gibi nesnelerin temizlenmesine özen gösterilmesi, el temizliğimize özen göstermemiz gerekir.

 Beslenme düzenimizi yeniden ayarlamalıyız!

Sonbahara girerken ilk yapılması gereken şey, beslenme düzenimizin yeniden ayarlanmasıdır. Çoğumuz kış aylarında daha kalorisi bol, taze sebze ve meyveden fakir bir beslenme uygularız. Ama bu tavsiye edilen bir davranış değildir. Öncelikle beslenmedeki sebze ve meyve miktarı arttırılmalı, yağ miktarı düşürülmelidir. Bir öğünde çok miktarda yemek yerine, ara öğünlerin olduğu düzenli bir beslenme programı tercih edilmelidir. Yeterli sıvı tüketimi de önemlidir. Çoğunlukla da su tercih edilebilirse de süt ve süt ürünleri de tüketilebilir. Sanılanın aksine çay, kahve tüketiminin arttırılması sıvı tüketiminin arttırılması anlamına gelmez.

İhtiyacımız kadar uyumalıyız!

Uyku düzeninin sağlanması diğer önemli bir konudur. Alışık olduğumuz uyku düzenini değiştirmemeliyiz. Herkesin ihtiyacı olan uyku miktarı farklıdır. Alışık olduğumuz saatte yatağa girmeli ve ihtiyacımız kadar uyumalıyız. Az uyumak kadar, aşırı uyku durumu da kendimizi daha kötü hissetmemize neden olabilir.

Spor, spor, spor…

Hava şartları ve günün giderek kısalması olması hareketimizi kısıtlar. Yapılması gereken şey yürüme başta olmak üzere spor yapmaya devam etmektir. Düzenli spor yapanlarda sonbahar yorgunluğunun daha az görülmesi beklenir. Ruhsal stresler sonbahar yorgunluğunun diğer bir nedenidir. Stresi azaltabilecek spor faaliyetleri, sosyal aktiviteler ve dış ortamda daha çok zaman geçirme yararlı olacaktır. Güneş ışınlarının ve aydınlığının ruhumuza olumlu etkileri olduğunu unutmamamız gerekir.

Destekleyici vitamin ve doğal katkılar en çok merak edilen konulardan birisidir. Gerektiğinde bu katkılar kullanılabilir. Özellikle doğal ilaç olarak bilinen destek ürünleri kullanımının çok arttığı günümüzde bunların çoğunlukla kontrolsüz kullanıldığı bilinir. Hangi destek ürünü olursa olsun daima doktora danışılarak kullanılması daha sağlıklı olacaktır.

Kalp damar hastalığı, astım, alerji, böbrek hastalığı ve şeker hastalığı gibi kronik rahatsızlıkları olanların ise mevsim dönümlerine girmeden önce doktor kontrollerini yaptırmaları gerekir. Tedavilerinin yeniden düzenlenmesi ile bu dönemi daha rahat geçirebilirler.”