Hamileliğin 6. ayında bebek odasını alın, havalandırın

Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel tarafından hazırlanan ve Ticaret Gazetesinde yayınlanan, “Hamileliğin 6. ayında bebek odasını alın, havalandırın” ile ilgili yazıyı aşağıda görebilirsiniz. (Haber: Seda Gök)

AİD Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel: Bebek mobilyası alımında son günlere ve aya kalınmamalı.

Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, bebek bekleyen ailelerin bebek odası konusundaki hazırlıklara hamileliğin en geç 6. ayında başlaması gerektiğini söyledi. Bebek mobilyalarının doğuma 3 ay kala alınması ve başka bir alanda havalandırmaya bırakılması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Şekerel, aynı hassasiyetin bebek odasının boyanması konusunda da gösterilmesini önerdi.  Prof. Dr. Şekerel, “Bebek mobilyası alımında son günlere ve aya kalınmamalı. Bebek mobilyalarında kokusuz materyallerin kullanılması gerekiyor. Nereden alırsanız alın, bebek mobilyasını aldığınızda o bir yerde 3 ay kadar kalsın. Ondan sonra bebeğin odasına alınmalı. Aynı şekilde bebeğin odası boyanacaksa 3 ay öncesinden boyansın ve havalandırılsın” diye konuştu.

Ofisleri 2 saatte bir 15 dakika havalandırın

Ofis ortamında sağlıklı ve kaliteli yaşamın ipuçlarını da veren Prof. Dr. Şekerel, pratik olarak iki saatte bir 15 dakikalık bir havalandırma yapılmasını gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Şekerel, “Türk toplumu hastalıkların soğuk havadan geldiğine izlenimimiz var.   Üşüttüğü için hastalandığı zannediliyor ama bu doğru değildir. Soğuk algınlığı başkasından bulaştığı için oluşan hastalıklardır.  Soğuktan kimse hasta olmaz. Biraz daha kazaklarımız sevelim. Kalın çoraplar giymeyi sevelim. Ama basık ve aşırı sıcak ortamlarda çalışmayalım.  El hijyenimize dikkat edelim.  Özellikle yeni mobilyalar aldığımız zaman, onların boyalarından çıkan gazların bize zarar vereceğini unutmayalım” dedi.

Öte yandan ofis ortamında alerjik reaksiyonlara karşı nasıl tedbirler alınması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Şekerel, bu konuda şunları söyledi: “Giderek doğal havalandırmanın azaldığı ofislerde yaşamaya başlıyoruz.  Bu nedenle de birçok hastalık ile karşılaşıyoruz. Siz iyi bir ofis ortamında çalıştığınızı düşünüyorsunuz, her taraf çok güzel temizleniyor ama esasında biz bundan çok hoşlanmıyoruz.  Aslında çalışma ortamlarımız tamamen doğadan kopmuş bir şekilde havalanıyor. Havalandırma sistemleri içinde kimi zaman küf üremeleri olabiliyor. Onların iyi ve temiz hava üflediğini sanıyoruz ama her zaman öyle olmuyor.

Ofis ortamına geçerken esasen doğal havalandırmaya imkân veren ofislerde yapılmasına özen göstermek durumundayız. Ofislerde artık özellikle ısı tasarrufundan yararlanmak adına bütün her şeyin kapalı sistemler üzerinden havalandırılıyor. Oradaki bir filtre bakımının iyi yapılmamış ve küflenmiş olması bile ortama birtakım mikroplar saçabiliyor. Kimyasalların uzaklaşması için fazlasıyla deterjan kullanıyoruz, bu bize iyi imiş geliyor ama aslında öyle değil.  Çünkü kir dediğimiz şey aslında yağ. Yağı temizlemek için de siz yağ çözücü maddeler kullanırsınız.  Bu maddeler bizim cildimizi, derimizi, soluduğumuzda akciğerimizdeki bariyerlerimizi zedeleyebilirler. Kimi zaman deterjanların içine katılan, birtakım kokuları temizlik ile özdeşmiş gibi zannediliyor. Ama her zaman öyle değil. O kokular, bir yandan etrafta çok fazla deterjan olduğunu düşündürüyor bizde…”

Alerjisi olan birisinin ofis ortamında nelere dikkat etmesi gerektiğine değinen Prof. Dr. Şekerel, “Kişinin neye karşı alerjisi varsa ona dikkat etmesi gerekiyor.  Akar adını verdiğimiz böcekler var. Bu böcekler havalanmayan yerlerde fazlasıyla bulunuyor.  Ofis ortamlarının özellikle küflü olmaması gerekiyor.  Neminin belirlenmesi gerekiyor. Örneğin; yüzde 50’nin üzerinde nem olması ofis ortamında hem küf hem de akar miktarının artmasına neden oluyor. Buna dikkat etmek lazım.  Ama bizim için öncelik, havalandırma. Buna çok dikkat edilmeli” dedi.
Avrupa ve ABD’de 20 yıl önce yapılan araştırmalara değinen Prof. Dr. Şekerel, bu araştırmalardan çıkan sonuçlarda kapalı ortamlarda çalışanlarda daha çok yorgunluk, baş ağrısı ve yıpranma duygusunun görüldüğünü söyledi.  Prof. Dr. Şekerel, bu sonuçlardan ders çıkarılması gerektiğine vurgu yaparak, “Bu süreci Türkiye ise yeni yeni yaşamaya başladı. Bizim buradaki avantajımız, onların elde ettikleri tecrübelerden yola çıkarak, onların yaptığı hataları yapmamamız gerekiyor” dedi.

“Plazalarda çalışanlar günde en az yarım saat dışarı çıksın, temiz hava alsın”

Plaza ortamında çalışanlara önerilerde bulunan Prof. Dr. Şekerel,  “Eğer çevrenizde hava kirliliği yok ise mutlaka ofisin dışa açılan penceresinin olması gerekiyor.  Dışarda geçirilen vakti arttırmak lazım. Öğle tatillerinde ofislerde çalışanlar yürüyüş yapmalı ve doğal güneş ile karşılaşması lazım. Her şeyin doğalını tercih etmeliyiz” dedi.