Dünya Astım Günü 02.Mayıs.2017
Dünyada ve ülkemizde her yıl mayıs ayının ilk salı günü Dünya Astım Günü olarak kutlanmaktadır. Bu yıl Dünya Astım Günü 2 Mayıs 2017 gününde çeşitli eğitim ve farkındalık aktiviteleri ile kutlanacaktır. Bu yılın ana teması “Astımınızla Sağlıklı Yaşayabilirsiniz” dir ve hastalara uygun tedavi önlemleri ile astımın yaşamlarından sorun olmaktan çıkabileceği mesajını vermeyi amaçlamaktadır.
Astım; hem çocukları hem de erişkinlerin en sık görülen kronik hastalıklarından biridir. Dünyada çocukların %5-10, erişkinlerin ise % 3-5’nin astımlı olduğu bilinir. Astımın daha yaygın ya da daha az oranda bulunduğu ülkeler olmaklar birlikte tüm dünyada halen 300 milyon astım hastası olduğu ve önümüzdeki 10 yılda bu sayının 400 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Artışın endüstrileşme ile ilşikili olduğuna inanılmaktadır. Nitekim astım sıklığı gelişmiş ülkelerde gelişmemiş ülkelere göre daha yüksektir. Ülkemiz, dünyada astımın sık görüldüğü ülkelerden biridir ve hastalık sıklığının özellikle Karadeniz bölgesinde daha yüksek olduğu gösterilmiştir.
Astım akciğerimizin içindeki hava yollarında daralmaya neden olan ve alevlenmeler (ataklar) ile seyreden müzmin (kronik) bir akciğer hastalığıdır. Hava yollarındaki bu daralmanın nedeni mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının ödemidir (şişmesidir). Hastalık tekrarlayan nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı/hışıltı/ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini belli eder.
Astım tedavisinin amacı hastalığın kontrol altına alınması ve sağlanan bu durumun idame ettirilmesidir. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır. Uygun ilaç tedavisiyle astımlılar iş ve okul dâhil günlük yaşamlarına, hastalık nedeni ile herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı solunum yolu (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır. Solunum yolu ile ilaç kullanımı hem ilacın doğrudan hava yollarına ulaşmasını üzerinden daha etkin bir tedavi sağlarken hem de daha az ilaç kullanılması yolu ile de daha az yan etki oluşturmaktadır.
Astım hastalarını olumsuz etkileyen faktörler denildiğinde çoğu kişinin aklına allerjenler, hava kirliliği ve ağrı kesici ilaçlar gelir. Oysa hem çocukluk hem de erişkin yaş döneminde en sık tetikleyici neden soğuk algınlığı viruslarıdır. Bu virusların en sık görüleni ise nezle virusudur. Bu mikroorganizmalara karşı tıbbın elinde etkin bir aşı ve hastalık oluştuğunda tedavi eden antiviral bir ajan olmadığından yapılacak en etkin işlem hastalıktan sakınma önlemleridir. Bu da; el ve ağız hijyenine dikkat edilmesi, kapalı ortamların soğuyacak diye endişe edilmeden sık sık havalandırılmasıdır. Astımlılar soğuk algınlığını sağlıklı insanlara göre daha uzun ve daha ağır geçirirler. Kuru kuru başlayan ve geceleri artan öksürükler ve bunu takip edebilen nefes darlığı uykusuz gecelere neden olarak hastaların ve anne-babaların kabusu olur. Teşhis doğru konulmadığında aile bireylerinin birbirlerini suçlamaları veya çocuğa “paltonu giymiyorsun, soğuk havalarda bahçeye çıkıyorsun, terliyorsun” şeklinde yersiz suçlamalara neden olabilir.
Bahar aylarının bir gün soğuk bir gün sıcak şeklinde seyreden kararsız havasının ortamdaki virus sayı ve miktarını arttırarak özellikle okul, kreş gibi toplu bakım ortamlarındaki çocuklarda soğuk algınlığına neden olduğu bilinir. Toplumda soğuk algınlığının çocuğun iyi giydirilmemesine, terinin üzerinde kuruması veya soğuk havaya maruz kalması ile oluştuğu şeklinde yanlış bir algı vardır. Oysa gerçekte hastalık aksırma-öksürme ile ortama saçılan damlacıklar veya bunların bulaştığı objeler ile yayılmaktadır. Esas yapılması gerekenin hastalanırız diye kapalı ortamlarda durmak değil, aksine daha fazla açık ortamlarda bulunmaktır. Özellikle sınıf gibi kalabalık kapalı ortamların sık sık havalandırılmasıdır.
Astım; özelikle hastalığın daha ciddi seyrettiği grupta hastaların yaşam kaliteleri üzerinde, okul ve mesleki hayatlarında ve özel hayatlarında oldukça olumsuz etki yapar. Günümüzde hastalık belirtilerini kontrol altına alabilecek ilaçlar vardır. Bu ilaçlar ile hastaların yakınmaları kontrol altına alınabilir, atak geçirmeleri önlenebilir ve hastalar günlük hayatlarını aktif olarak sürdürebilirler.
Astım tedavisinin temel amacı spor dahil normal yaşantının devam ettirilmesi ve astım krizlerinin önlenmesidir. Bu amaçlara ulaşabilmek için astım erken dönemde tanınmalı ve tedaviye erken dönemde başlanmalıdır. Astım kısa sürede gelip geçen bir hastalık değildir. Bu nedenle hastanın yakınması olmasa da düzenli doktor kontrolü gereklidir. Astımı kür eden (tamamen ortadan kaldıran) bir tedavi şekli henüz mevcut değildir. Astım tedavisi kabaca iki aşamada incelenebilir. İlk aşama tetikleyicilerden (enfeksiyonlar, alerjenler, yoğun ve keskin kokular ve bazı ilaçlar) sakınmadır. Sakınma önlemleri yakınmaların oluşmasını büyük oranda kontrol edebilirse de çoğu hastada tümüyle ortadan kaldıramaz. Bu takdirde yakınmaların düzenli veya gerektikçe kullanılan değişik ilaçlar ile kontrol altında alınması gerekir. Hekimler hastalığın şiddeti, hasta yaşı, kolay kullanılabilirliği ve maliyet gibi faktörlerin göz önünde tutarak her hasta için özgün tedaviler önerirler. İlaç tedavilerinde koruyucu ve rahatlatıcı olmak üzere iki grup ilaç vardır. Koruyucu ilaçların sürekli olarak kullanılması gerekirken rahatlatıcı ilaçlarda gerektikçe devreye alınırlar. Solunum yolu ile kullanılan kortikosteroid (kortizon) içeren ilaçlar astımın en etkili ilaçlarıdır ve yüksek dozda kullanılmadıklarında genelde önemli bir yan etki oluşturmazlar. Ancak burada önemli olan hastayı kontrol edecek en düşük dozun bulunmasıdır ki bu dikkatli ve yakın bir hasta izlemini gerektirir. İlaç tedavilerinin önerilen şekilde uygulaması ile hastaların büyük çoğunluğunda yakınmalar giderilebilir ve hastanın yaşam kalitesi arttırılabilir.
Astımda, özellikle de çocukluk yaş grubunda, fiziksel aktivitenin artırılmasının, mümkünse düzenli sporun hastalığın seyrine olumlu katkıları olduğu gösterilmiştir. Bu sayede günlük kullanılan ilaç dozları, hekim başvuru ihtiyaçları ve astım nedeniyle hastaneye yatışlar, acile başvuruların azaltılabildiği saptanmıştır.
Astımlı hastaların doktor tanılı besin alerjileri olmadıkça özel bir diyet yapmalarına gerek yoktur. Sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri astımlı hastalar için de geçerlidir. Obesitesi olan astımlı hastalarda doktor ve diyetisyen gözetiminde kilo vermeleri hastalıkların seyrini olumlu etkileyecektir. Ülkemizde astımlı hastaların %10’undan fazlasının halen sigara içmekte olduğu ve %30-40’nın obez olduğu bildirilmiştir. Yapılan araştırmalarda sigarayı bırakmanın ve obez hastaların kilo vermesinin, astımın kontrolünü kolaylaştırdığı gösterilmiştir
Tüm hekimleri, kamu yetkililerini, Ulusal örgütleri ve Ulusal ve yerel medyayı birlikte çalışmaya davet ediyorum. “Astımınızla Sağlıklı Yaşayabilirsiniz”
Katkılarınız ve desteğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla
Prof.Dr.Bülent Enis Şekerel
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünüloji Derneği Başkanı
ve
Hacettepe Üniversitesi tıp Fakültesi Çocuk Alerji ve Astım Bilim Dalı Başkanı