Astım Hakkında Sık Sorulan Sorular
Anne babanın sigara içmesinin çocukta astım gelişimine etkisi nedir?
Bugünkü anlayışımız; sigaranın hem astımın oluşumunda hem de varolan hastalığın kötüleşmesinde sorumlu olabileceği yönündedir. Sigaranın bilinen pek çok olumsuz yan etkisi vardır, ancak sigara dumanına maruz kalanlarda en iyi gösterilmiş yan etki solunum sistemi yakınmalardaki belirgin artıştır. Benzer şekilde gebelerin sigaraya maruz kalmaları durumunda, bebeklerinin akciğerlerinde yetersiz büyüme ve gelişme olduğu gösterilmiştir. Sigara astımın gelişiminde suçlanmışsada, bu etkiyi ve mekanizmayı ortaya koyan bir araştırma mevcut değildir. Ancak sigara maruziyetinin en iyi bilinen etkilerinden biri kronik obstrüktif akciğer hastalığı gelişimine olan katkısıdır.
Çocukluk çağı astımın tipleri nelerdir?
Çocukluk çağı astımın bilinen en klasik tipleri alerjik olan ve olmayan hastalık formlarıdır. Ancak bu sınıflamanın bugün için pek bir anlamı kaldığını söylemek mümkün değildir. Alerjik durumun ortaya konması daha çok hastalığı kötüleştiren faktörlerin tanınması açısından önemlidir. Bugünkü algılayışımıza göre; astımı artık tek bir hastalık olarak değil de daha çok bir “sendrom” olarak tanımlıyoruz. İçinde klinik görünüm, doğal seyir ve tedavi yanıtı açısından farklı tiplerin olduğunu biliyoruz. Üstüne üstelik bu tiplerin arasındaki sınırlar net değil veya bir takım klinik ve laboratuar bulgularına dayanarak bu sınırları çiziyor ve hastanın tedavisi izlemini buna göre planlıyoruz. Özetle her hışıltılı çocuk astım olmadığı gibi her hışıltılı çocuğunda astımlı gibi tedavi edilmesine karşıyım. Bu değişik tiplerin doğru olarak algılanmasının hem hastanın doğru bilgilendirilmesi hem de uygun tedavinin planlanması açısından önemli olduğu kabul edilmektedir.
Alerjinin pediatrik astımdaki yeri nedir?
Astım tanısı koyduğumuz hastalara baktığımızda ortalama %70 hastada bir ya da birden çok alerjinin eşlik ettiğini biliyoruz. Bu durum sanırım, astımın neden bazı hekimlerce hala “alerjk bronşit” olarak tanımlandığı açıkça gösteriyor. Astımlı bir hastada alerjik durumun ortaya konması birçok açıdan önem arzediyor. Bir yandan hastaya nelerden kaçınması gerektiğinin öğretmemiz açısından bu bilgiye ihtiyacımız var, diğer yandan da alerjinin eşlik etmesi daha farklı bir seyre işaret ediyor. Alerjik olan astımlılarda ilerleyen yaşla kür gelişme olasılığı alerjisi olmayanlara göre farklıdır. Ayrıca, nadir de olsa bazı alerjik astımlılara tedavi olarak alerjen immünoterapisi uygulanabiliyor. Yani alerjik durum diğer bir yandan da tedavinin nasıl yapılacağını belirleyebiliyor.
Astım çocukluk çağında hangi hastalıklarla sık birliktelik gösterir? Reflü ile ilişkisi erişkindeki gibi midir?
Astım alerjik hastalıklardan biridir. Alerjik hastalıklar dendiğinde ise astımın yanısıra; alerjik rinit, atopik dermatit ve besin alerjisi anlaşılır. Bunun anlamı şudur: “Alerjik hastalıklardan birini barındıran bir kişide diğer alerjik hastalıkların gelişme riski sağlıklı başka bir kşiye göre daha fazladır. Ayrıca ailenizde alerjik hastalıklardan biri varsa sizde de alerjik hastalıklardan birinin gelişme riski oldukça yüksektir.” Bu sebeple astım tanısı konan her hastanın diğer alerjik hastalıklar açısından değerlendirilmesi gerekir.
Ayrıca, bazı hastalıklar astıma eşlik edebilir. Bunlar arasında sinuzit, burun polibi, ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlara duyarlılık ve reflü sayılabilir. Reflü diğer hastalıklara göre biraz farklıdır. Şöyleki; bir yandan astım atakları reflüye yol açarken diğer yandan da reflünün kendiside başta öksürük olmak üzere astım yakınmalarına benzer bulgulara neden olabilir. Bu bağlamda reflü-astım ilişkisi “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan” özdeyişini çağrıştırır.
Çocuklarda astım tanısı nasıl konur?
Astım tanısı koyduran bir test yoktur. Tanı daha çok klinik bulgulara ve hastalık öyküsüne dayandırılır. Ancak laboratuvar bulguları ve tedavi yanıtları da tanı koymada yardımcıdır. Yakınmaların başlangıç yaşı, niteliği, tedaviye verdiği yanıtlar ve seyri tanı için çok önemli iken, kişisel ve ailesel alerji öyküsü tanı için her zaman aranması gereken desteklerdir. Benzer şekilde laboratuvar testleri de daha çok tanıyı destekleyici niteliktedir. Bunlardan solunum fonksiyonları hem tanı koymada hem de hasta izleminde en önemli konuma sahiptir. Hatta bu sebeple “Astımlı hasta izlemi solunum fonksiyonu ölçülmeden yapılmaz” diyenler vardır. Uygun teknikler ve aletler kullanıldığında üç yaşın üzerindeki çoğu çocukta solunum fonksiyonları ölçümü yapılablir. Solunum fonksiyon testleri hem tanı koymada hem de izlemde çok yardımcıdırlar. Solunum fonksiyon testleri yapılamayan çocuklarda, tanı ve tedavi hekimin deneyim ve bilgisine daha çok dayanır.
Çocuklarda astım belirtileri nelerdir?
Sürekli veya ataklar halinde gelen öksürük, tekrarlayan hırıltı (hışıltı), nefes darlığı ve göğüsde sıkışma hissinden her hangi biri astımı düşündürmelidir. Astım öksürüğü kuru, inatçı ve tekrarlayıcıdır. Nöbetler halinde gelir, sıklıkla gece ve sabaha karşı başlayıp hastayı uykudan uyandırabilir. Hışıltı astımın en karekteristik bulgusudur. Özellikle nefes verirken göğüsten ıslık sesine benzer bir ses duyulur. Ancak her hışıltı duyulan çocuk astımlı değildir. Özellikle yaşamın ilk iki yılında bebeklerde solunum yolu infeksiyonları sıktır ve bu hastalıklar hışıltılı bir seyir gösterir. Bu nedenlerle, özellikle tekrarlayan hışıltılı çocuklarda astım mutlaka akla getirilmelidir. Nefes darlığı ise sık nefes alıp-verme ve bebeklerde karnın, çocuklarda göğsün körük gibi inip kalkması ile kendini belli edebilir.
Çocuklarda astım hangi hastalıklarla karışır?
Astım bir çok hastalıkla karışabilir. Pratikte okul öncesi yaş grubunda tekrarlayan hışıltısı olan çocuklar “Hışıltılı Çocuk” olarak isimlendirilir ve bunların çoğu astım değildir ve ilerleyen yaşla birlikte hastalar yakınmasız hale gelirler. Astım ise daha kalıcı veya yineleyici olma özelliğindedir. Astımlıların tedavisinde daha yoğun ilaçlar uygulanması gerekirken astımı olmayan Hışıltılı Çocuklara yoğun tedaviler uygulanması yararsızdır/gereksizdir ve yüksek doz ilaçlar kullanmak çocukları tedaviye bağlı risklerle karşı karşıya bırakır.
Astım ayrıca alt solunum yolu infeksiyonları ile karışmakta ve bu nedenle birçok hasta yerli yersiz antibiotik tedaviler almaktadır. Yineleyen solunum sistemi yakınmalarına neden olan başka hastalıklarda (larenjit, geniz eti, sinuzit, geniz akıntısı gibi ) solunum yolu sorunlarının da astım ile karışabileceğini her zaman akılda tutmak gerekir.
Çocuklarda astımın doğal seyri nasıldır? Çocuğumun astımı geçer mi?
Çocukluk yaş grubunda astım tanısı konan hastaların yaklaşık yarısının genç erişkin dönemde yakınmasız hale geldiklerini gösterdik. Avrupa ve Amerika kökenli araştırmalarda bir hastada ilerde yakınmaların kaybolacağının en önemli göstergelerinin hastalık şiddeti, alerjinin eşlik edip etmemesi, solunum fonksiyonları, bronş aşırı duyarlılığı ve cinsiyet olduğu kabul edilmektedir. Ülkemiz hastalarında da genelde bu değişkenlerin doğal seyrin nasıl olacağını yansıttığı söylenebilir, ancak Hacettepe de yürütülen bir araştırmamızda, erken yaşta saptanan bazı kan değerlerinin de doğal seri öngörmede bir belirteç olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Hastaların genç erişkin dönemde yakınmasız hale gelmesi her zaman astımın kür olduğunu göstermez, çünkü ileri yaşlarda yakınmalr geri gelebileceği bilinir.
Astım krizini tetikleyen faktörler nelerdir? Astımlı çocukların sakınması gereken önemli durumlar nelerdir?
Astımlı bir kişide yakınmaları başlatan en sık neden üst solunum yolunun infeksiyonlarıdır. Bunu alerjenler, yoğun duman/kokular ve bazı ilaçlar izler. Astıma en sık yol açan alerjenler pollenler, ev tozu akarı, hayvanlar, bazı küf mantarları ve hamam böceğidir. Üst solunum yolunun her türlü infeksiyonu astım yakınmalarını başlatmaz. En fazla sorumlu olan viral (virusla ilişkili) infeksiyonlardır. Örneğin nezle virusu astım ataklarına en sık neden olan ajandır. Genelde bakterilerin neden olduğu üst solunum yolu infeksiyonlar astımı tetiklememekle birlikte sinüzit astımı tetikler/kötüleştirebilir. Ülkemizde en sık astıma yol açan alerjenler pollen ve ev tozu akar alerjisidir. Pollenlerden de en sık alerji görüleni ise çayır pollenleri yani çim pollenidir. Akar ise ev tozu içinde yaşayan ve gözle görülemeyecek derecede küçük olan bir böcektir ve özellikle de tekstil ürünlerin üzerinde bulunur. Rutubetli ve ılıman iklim yaşaması için en uygun ortamı sağlar. Kuş tüyü ve yün yatak yorganlar en sık bulunduğu yerlerdir. Hayvanlardan ise en sık alerji yaptığı bilinen kedidir. Yoğun kimyasal madde koku ve dumanları her kişide bazı yakınmalara neden olur. Ancak astımlılarda her zaman bu yakınmalar daha fazla olur. Sigara ve soba dumanı, yoğun parfüm, naftalin, boya vernik kokusu, egzos dumanı, soğuk ve kuru hava solumak yakınmaları başlatır. Egzersizin astım yakınmaları başlattığı iyi bilinen bir durumdur. Ancak burada sorumlu olan egzersizin kendisi değil egzersiz sırasında ağızdan solunum yapılması yani ısınmamış ve nemlenmemiş havanın solunmasıdır. İlaçlardan en sık astıma yol açan ağrı kesici/ateş düşürücü ilaçlardır. Erişkin astımlıların %10-20sinde ve çocuk astımlıların %5-10’nunda bu ilaçlara karşı aşırı hassasiyet mevcuttur ve bu durumlarda hassas olunan ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Bunun dışında hipertansiyon, kalp hastalıkları ve bazı göz hastalıklarında kullanılan ilaçlarda astımı kötüleştirebileceğinden her astımlının başvurduğu hekimi astımı olduğu hakkında bilgilendirmesi gerekir.
Çocuklarda astım tedavisinde neler kullanılmaktadır? Anne-babalara tavsiyeleriniz nedir, aile eğitiminin önemi nedir?
Mevcut tedaviler hastalığı kontrol altında tutarak hasta kişinin sağlıklı kişiler benzer kaliteli yaşam sürmesine olanak sağlar. Temel amaçlar spor dahil normal yaşantının devam ettirilmesi ve astım krizlerini önlemektir. Bu amaçlara ulaşabilmek için astım erken dönemde tanınmalı ve tedaviye erken dönemde başlanmalıdır. Astım kısa sürede gelip geçen bir hastalık değildir. Bu nedenle hastanın yakınması olmasa da düzenli doktor kontrolü gereklidir. Astımı kür eden (tamamen ortadan kaldıran) bir tedavi şekli henüz mevcut değildir. İyi bir astım tedavisi mümkün olan en az ve en düşük doz ile hastanın mümkün olan en iyi durumda tutulmasını amaçlar. Ülkemizde gerekli tedavilerin önerilmediği bir çok hasta yanında gereksiz yere aşırı ve yüksek dozlar ile tedavi edilen hastaların olduğu görülmektedir. Yerli yersiz ağızdan veya enjeksiyon şeklinde kortizon kullanmak hastaları ilaçlara bağlı yan etkilerin oluşması riski ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durumun en önemli nedenleri astımlı hastaların yoğun poliklinik koşullarında kısa sürede tedavi edilmeye çalışılıyor olunması, hasta izleminde solunum fonksiyonları gibi objektif testlerin neredeyse hiç kullanılmaması, hasta-hekim ve ebeveyn dialoğunun yetersiz kurulması en dikkati çeken nedenlerdir. Astım tedavisi kabaca üç aşamada incelenebilir. İlk aşama tetikleyicilerden (infeksiyonlar, allejenler, yoğun ve keskin kokular ve bazı ilaçlar) sakınmadır. Sakınma önlemleri yakınmaların oluşmasını büyük oranda kontrol edebilirse de çoğu hastada tümüyle ortadan kaldıramaz. Bu takdirde yakınmaların düzenli veya gerektikçe kullanılan değişik ilaçlar ile kontrol altında alınması gerekir. Hekimler hastalığın şiddeti, hasta yaşı, kolay kullanılabilirliği ve maliyet gibi faktörlerin göz önünde tutarak her hasta için özgün tedaviler önerirler. İlaç tedavilerinde koruyucu ve rahatlatıcı olmak üzere iki grup ilaç vardır. Koruyucu ilaçların sürekli olarak kullanılması gerekirken rahatlatıcı ilaçlarda gerektikçe devreye girerler. Koruyucu ilaçlar arasında inhale kortikosteroidler, lökotrien antagonistleri, uzun etkili bronkodilatörler ve teofilin sayılabilir. İlaç tedavilerinin önerilen şekilde uygulaması ile hastaların büyük çoğunluğunda yakınmalar giderilebilir ve hastanın yaşam kalitesi arttırılabilir. İlk iki aşama tedavileri uygulamasına karşın yeterli yararı görmeyen küçük bir hasta grubunda ise, hastaların çoğunlukla “aşı” olarak andıkları, immünoterapi tedavisi uygulanabilir. İmmünoterapi tedavisinde hastaya duyarlı olduğu alerjen giderek artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminde verilen tepkilerin azaltılması amaçlanır. Bu tedavi biçimi genelde hastalık kontrolüni arttırsa bile kür edemez (ortadan kaldıramaz). İmmünoterapi yapılma kararı ve nasıl yapılacağı konu hakkında uzmanlık(ihtisas) eğitimi almış alerjistler tarafından verilir.
Hastaların sık atak geçirmesi, öksürük ve hırıltı ile uyanması, egzersizle öksürük olması, egzersiz kapasitesinde kısıtlanma olması ve rahatlatıcı ilaç gereksiniminde artış olması astım tedavisinin yetersiz olduğunu gösterir. Bu durumda tedavi şeması tekrardan gözden geçirilmesi için hekim ile temas kurulmalıdır.
Bunun dışında eklemek istedikleriniz nelerdir?
Astım korkulacak bir hastalık değildir. Korkulması gereken varolan hastalığın hafife alınması veya görmezden gelinmesi veya hastaların kortizon yükleyerek tedavi edilmeleridir. Bilinçli bir hekim ve hasta/hasta yakını ile çoğu hastada sağlıklı bir insanda olduğuna yakın bir kontrol seviyesine ulaşmak sıklıkla mümkündür. Ancak bu hekim-hasta/hasta yakını arasında güven zemininde oluşturulacak bir işbirliğine gereksinim duyar. Hekimlerimizi bilgi ve becerilerini arttırmaya, hastalarımızıda hekimleri ile ortak karar almaya ve bu kararları uygulamaya davet etmek istiyorum.
Dikkat: Bu yazı Dr Bülent Şekerel tarafından hazırlanmış olup kaynak gösterilmeden kullanılamaz.